Ors, kanser yüzünden en değerli dostunu, sevgili köpeğini kaybettikten sonra, yaşadığı travmanın etkisiyle derin bir boşluğa düşer. Kaybının ardından, Ors, bir türlü geçmeyen bir hüzünle baş başa kalır ve zamanla bu kaybın etkisi, garip halüsinasyonlar ve korkunç görüntülerle kendini gösterir. Ors’un zihni, sevdiği varlığın kaybını sindirmekte zorlanırken, aklında giderek büyüyen bir soru belirir: Gördüğü şeyler gerçekten var mı, yoksa tamamen akıl sağlığının bozulduğunun bir işareti mi? Gerçeklik ve hayal arasındaki sınır giderek daha belirsiz hale gelir. Ors, yaşadığı karmaşanın içinde iki olasılıkla yüzleşir: Ya zihinsel bir çöküşün eşiğindedir ya da gördüğü şeylerin hepsi gerçektir ve daha da fazlası, yaşadığı travmayı besleyen karanlık bir gerçek vardır.